Ahmet’in Tanıklığı
Müslüman bir ailenin en dindar evladı olan ben Ahmet, oldum olası dini bilgilere her zaman meraklıydım. Daha çocuk yaştan itibaren namaz kılar, oruç tutmaya çalışırdım. Nedendir bilmiyorum ama Allah’ın sevgisini her zaman yüreğimde hissetmişimdir. Allah’a olan sevgim hep yüreğimde canlıydı. Bu yüzden Allah’ı daha iyi bilmek için küçük yaştan itibaren dini kitaplar okumaya başlamıştım. Bu şekilde büyüdükçe, ilmim arttıkça Allah’a ve Hz. Muhammed’e olan sevgim de herkes tarafında biliniyordu.
Beni tanıyanlar her zaman “Hoca geldi” diye espri yapardı. Ama bu espriler, gün geçtikçe gerçek olmaya başladı. Yaz aylarında Cami’de Kur’an-ı Kerim kursuna gittikten sonra imam, kısa süre sonra benden küçüklere Kur’an dersi vermem için beni görevlendirmişti.
Lise yıllarımda ise bir arkadaşım vasıtasıyla Nur Cemaatinin Okuyucular meşrebine katılmaya başlamıştım. Gün geçtikçe İslam’ı sadece bilmekle kalmayıp bildiklerimi amel ederek her geçen gün İslam’da derinleşiyordum. Bir gün Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini okurken Hristiyanlar hakkında yazılan ayetler çok dikkatimi çekmişti. Hristiyanlık ve Hz. İsa hakkında araştırmalarımın sonucu Hristiyanlara gidip İslam’ı tebliğ etme vazifesini üstlenmeyi seçtim. Etrafımda hiç Hristiyan yoktu, Hristiyanlık hakkında sadece okuduğum İslamî kaynaklardan ibaretti. Bu yüzden Hristiyanlık hakkında daha çok öğrenmek için kutsalkitap.org sitesinden ücretsiz İncil verildiğini öğrenince hemen formu doldurup talep ettim. Kısa süre sonra da elime İncil ulaştı ve ardından Hrsitiyanlarla tanışma, sohbet etme fırsatı buldum. Onları Müslüman yapmak istediğimi belirtirsem benimle görüşmek istemezler endişesiyle ‘Araştırmakta olduğumu ve yalnızca ibadetlerine, sohbetlerine katılmak istediğimi’ belirttim. O zamandan itibaren sürekli kiliseye gidip araştırmalar yapmaya ve ara ara niyetimi çok belli etmeden İslam’ı tebliğ etmeye başladım. Bir vakit sonra fark ettim ki aslında Hrsitiyanlık hakkında tüm bildiklerimiz tamamen kulaktan dolma bilgilermiş. Okullarda, camilerde bize anlatılan Hristiyanlıkla kilisede gördüğüm Hristiyanlık oldukça farklıydı. Her şey bize anlatıldığı gibi değildi. Küçüklüğümden itibaren onlara karşı derin bir sevgi beslediğim için onların cehenneme gitmesinden dolayı çok endişe ediyordum, benim görevim onlara hakikati anlatmaktır diyerek elimden geldiğince İslam’ı tebliğ etmeye çabalıyordum.
Fakat bir müddet sonra yaşım arttıkça fark ettim ki aslında benim de cehennemden kurtulmaya ihtiyacım var. Allah’ın rızasını kazanıp cehennemden kurtulmak için namaz kılıyordum, oruç tutuyordum, Kur’an-ı Kerim’i okuyordum ve öğretiyordum. Her zaman birçok sevap işliyordum ama bunların yanında çok da fazla günahım vardı. Bu günahlardan kurtulmak için daha çok dinime sarılıyordum, bir dönem iyi gidiyordu ama bir müddet sonra her şey daha da kötü oluyordu. 3 yıl boyunca Hristiyanlara İslam’ı tebliğ etmeye devam ettikten sonra baktım ki gerçekten ben günahkarım ve cehenneme doğru gidiyorum. Ebedi dünyanın gerçekliğinden o kadar çok emindim ki bu dünyanın geçici olması her an ölümle burun buruna gelme düşüncesi beni çok fazla korkutuyordu. Nihayetinde bugün var yarın yokuz, kim öldükten sonra cennete gideceğini garanti edebilirdi ki? Bu yüzden Allah’ın beni bağışlaması ve cehennemden kurtarıp cennete alması için gece gündüz dualar etmeye başlamıştım. Tüm dini vecibelerime de pür dikkat ederek mağfiret diliyordum. Lakin ben İslam’a sarıldıkça daha çok battığımı hissetmeye başlamıştım. Gerek cemaatte öğrendiklerim, gerek camilerde öğretilenler, kurtulmanın ne kadar zor olduğunu iyice anlamam vesile olmuştu.
Artık huzurumun kalmadığını çok net hissediyordum. İçimin karanlıkta kaybolduğunu kabullenmiştim ve gücüm tükeniyordu. Peki, ne olacak diye düşündüm? Bu hep böyle mi devam edecekti? Nasıl kurtulacağım? Artık nefes almak bile benim için acı veriyordu. Bu şekilde devam edersem aklımı kaçırmaktan korkuyordum. Ama bu şekilde daha fazla yaşayamayacağımı bildiğim için intihar etmek benim için bir çözüm gibi gözüküyordu ama intihar edersem ebediyen cehenneme giderim diye kendimi tutuyordum. Yine de bu yaşadığım içsel huzursuzluk ve acılarla daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum.
Bu arada yine de kiliseye gitmeye devam ediyordum ve oradakilere İslam’da ne kadar huzur bulduğumu anlatıyordum ama eve geldiğimde söylediklerimin gerçeklikten uzak olduğuna bizzat şahit oluyordum. Yine de Hristiyanların yanına gittiğimde bana sürekli eğer Hz. İsa’ya iman edersem Allah’ın rızasını kazanabileceğimi, Hz. İsa vasıtasıyla sonsuza dek cennete gidebileceğimi söylemeleri beni çok etkiliyordu. En son din ve hak dine sahip olan bizler nereye gideceğimize dair bu kadar emin olamazken nasıl oluyor da bu bozulmuş inanca mensup olan kişiler bu kadar emin konuşuyorlardı diye merak ediyordum. Eğer Hristiyan olursam kesinlikle cennete gidemeyeceğimi düşündüğüm için bu davetlerini hep reddediyordum. Ama bir gün acılar içinde yürürken daha fazla dayanamayıp ‘Kaybedecek neyim kaldı? Artık kurtulamayacağımdan eminim. Şu Hristiyanların önerisini kabul edeceğim ve onunda işe yaramadığını görünce bu anlamsız hayatıma son vereceğim’ diye karar verdim. Çünkü sadece denemek istiyordum, denedikten sonra Allah’tan tamamen uzaklaşmış olacaktım ve artık yaşamam için bir neden kalmayacaktı.
Yolda yürürken kendi kendime ‘İsa, seni kurtarıcım olarak kabul ediyorum’ dedim… Birkaç saniye sonra bir şeyler olmaya başladı, ne olduğunu anlayamadım. O andan itibaren hayatımda o kadar çok ihtiyacım olan huzur bir şelale gibi yüreğime dökülmeye başladı. Sevinçle dolmaya başladım büyük bir hafiflik hissettim. Ne olduğunu bilmiyordum ama bu hisler o kadar çok hoşuma gitmişti ki yaşadığım şehirde saatlerce yürümeye başlamıştım. Gecenin bir vaktine kadar oradan oraya yürüyüp duruyordum ve akşam saatlerinde yağmur yağmasına rağmen bu hislerin verdiği mutlulukla yürümeye devam ediyordum. Şok geçiriyordum. Bu nasıl mümkün olabilir? Asla inanmadığım bir şey nasıl bana bu kadar huzur verebilirdi. Aklımın kabul etmekte zorlandığı bir inanç gerçek olabilir miydi ki? Bu hissettiklerime bakarsam evet, gerçekti ama bunu kabullenmesi zordu. Bu yüzden ertesi gün aklım yüreğimle savaştı ve bu yaptığımın saçma olduğunu düşünmeye başladım. Kelime-i şehadet getirip hemen Müslüman oldum. Neden bilmiyorum ama o an tekrar içim huzursuzluk, kasavet, umutsuzluk ve karanlıkla doldu. Bunlarla baş edemeyeceğimi hissedince hemen yine İsa’ya seslenip beni kurtarmasını istedim ve yardım ister istemez yüreğim tekrar sevinç ve huzurla doldu.
Bu kararı vermek benim için çok zordu bu yüzden o gün içinde birkaç defa bu gitgelleri yaşadım ve her seferinde aynı şeyler oldu. Ertesi gün oldu yine aynı şeyleri yaşadım. Sonraki gün yine aynı şeyler oldu. O hafta boyunca yaşadığım bu farklılıktan dolayı ne yapacağımı bilmeden kendi kendime bir Müslüman oldum bir Hristiyan oldum. Ne yaşadığımı anlamlandıramadığım için bu yaşadıklarımı gizli tutuyordum. Ta ki ablam gelip benim hakkımda bir rüya gördüğünü söyleyene dek. Ablam yalnız olduğum bir zamanda yanıma gelip bir rüya gördüğünü ve bu rüyada iki tane upuzun masanın olduğunu, birçok insanın bu masalarda oturup yemek yediğini söyledi. Biz de aile olarak masaların birinde otururken gür bir sesin ‘Hristiyanlar ve Müslümanlar birbirinden ayrılsın’ demesinden sonra, ben ailemin yanından kalkıp Hristiyanların masasına oturmuşum. Rüyasını anlattıktan sonra kanım donmuştu, ben bu olayı saklamaya çalışırken ablam gelip her şeyi rüyasında gördüğünü söylüyordu. Cesaretimi toplayıp bu rüyayı ne zaman gördüğünü sorduğumda ise bir hafta önce olduğunu söylemiş ve ben iyice endişelenmiştim. Ama ablama bakıp ‘Allah sana olanları göstermiş, nedendir bilmiyorum ama ben Hz. İsa’da huzur buluyorum. Gerçekten anlamıyorum, belki kısa bir süre bu şekilde kalmam gerekiyor. Belli ki Allah bana bir şeyler öğretmek istiyorum. Yıllar sonra belki tekrar Müslüman olmamı sağlayacak ama şimdi Hz. İsa’yı takip etmem gerekiyor’ diye cevap vererek Hz. İsa’yı kurtarıcım olarak kabul ettiğimi ablama söyledim. Gördüğü rüyanın etkisinden olacak ki ablam da çok dindar olmasına rağmen hiç olumsuz tepki vermedi ve endişeyle bu kararımı kabul etti ve “Vardır her şeyde bir hayır” dedi.
Her şey o haftadan sonra başladı. Birkaç günü kaybolacağını sandığım huzurum gün geçtikçe daha da artıyordu, kaybolmak bir yana, hiç azalmıyordu ki. Bu sefer kararlı bir şekilde İncil’i tekrar okumaya başladım. Tevrat’ı, Zebur’u tekrar tekrar okumaya devam ettim. Sonra Kur’an-ı Kerim’i tekrar araştırmaya başladım ve fark ettim ki Hz. İsa, Kur’an-ı Kerim’de bile diğer peygamberlerden çok ayrı bir yerde duruyor. Ama aklımda hala anlayamadığım sorular vardı. Tevrat-Zebur-İncil gerçekten değiştirilmedi mi? Hristiyanların söylediği gibi Hz. İsa’nın içindeki ruh gerçekten Allah mıydı? Baba, Oğul ve Kutsal Ruh nasıl olur da tek bir Allah oluyor? Bu gibi nice sorular aklımı sürekli kurcalıyordu. Kilisede herkese bu soruları soruyordum, kendilerince cevap veriyorlardı ama beni hiç tatmin etmiyordu. Kiliseden bir abla bana “Neden sürekli bize soruyorsun? Bu kitapları gönderene sorsana. En iyi cevabı O sana verir” deyince daha önce bu soruları anlamama yardım etmesi için hiç dua etmediğimi fark ettim. O günden itibaren her gün “Allah’ım ben senin yolunu bilmek istiyorum, insanlara soruyorum ama onların cevabı beni tatmin etmiyor. Hangisi senin yolun, hangisi senin gerçeğin bana sen göster” gibi dualar etmeye başladım. Sanıyordum ki her şeyi bir anda anlayacağım ama tam olarak 3 ay boyunca her gün bu şekilde dua etmeye devam ettim. Ve sonunda nasıl oldu bilmiyorum ama sanki aklımda bir perde vardı ve o perde birden kalktı, böylelikle merak ettiğim, anlamaya çabaladığım her sorunun cevabını bulmaya başladım. Aklımda ki her sorunun cevabını keşfettikten sonra artık sadece kalpten değil tüm aklımla da Hz. İsa’yı kurtarıcım olarak kabul etmeye hazırdım. O günden bugüne yıllar geçti İsa Mesih’ten aldığım huzur hiç eksilmedi ziyadesiyle çoğaldı. İsa Mesih’in sağladığı kurtuluş ile artık; ne aklımı kaçırma korkum kaldı, ne de dayanamayıp intihar etme endişesi… Şimdi ise biliyorum Allah beni seviyor, İncil’de yazılanlar gerçek. Bu yüzden yıllardır bıkmadan usanmadan İncil’i okuyorum ve herkesin okumasını teşvik ediyorum. İman hayatımda boyunca İncil’de yazılan her şeyin ne kadar doğru olduğunu keşfettikçe de içimdeki bu huzur arttıkça artıyor…
“Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum.
Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.”
(İncil, Yuhanna 4:13)
“Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.”
(İncil, Yuhanna 4:13)